top of page
Yazarın fotoğrafıSustainable Lawyer

Avukatlar, Hukuk Profesyonelleri ve Hukuk Öğrencileri için ESG Rehberi - 1

Sürdürülebilirliğin birden çok anlamı olsa da 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından küresel bir değişim gündemi oluşturmakla görevlendirilen Brundtland Komisyonu tarafından yapılan tanım günümüzde çoğunluk tarafından benimsenmiş durumdadır. Komisyon tarafından sürdürülebilirlik kavramı, “gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneklerinden ödün vermeksizin, bugünkü nesillerin ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan bir yaklaşım” olarak tanımlanıyor. Bu kavram, kaynakların verimli kullanımı, çevrenin korunması, ekonomik büyümenin sürdürülebilir hale getirilmesi ve sosyal eşitliğin sağlanması gibi unsurları içeriyor. Günümüzde, sürdürülebilirlik, sadece çevre koruma ile sınırlı kalmayıp, aynı zamanda sosyal adalet, ekonomik kalkınma ve kurumsal yönetişim gibi unsurları da kapsıyor.



Sürdürülebilir kalkınma fikri, 18. yüzyılın başlarında orman kaynaklarının sürdürülebilir kullanımıyla başladı. Thomas Malthus'un 1798 tarihli eseri, doğal kaynakların sınırlılığı ve artan nüfusun ihtiyaçları arasındaki gerilimi vurgularken Sanayi Devrimi ile birlikte, kömürün önemli bir enerji kaynağı olarak ortaya çıkması ve kaynak kıtlığı endişeleri, sürdürülebilirlik konusunu gündeme getirdi.


1972'de Stockholm Konferansı ile çevre ve kalkınma meseleleri resmi olarak dünyanın gündemine alındı. 1987'de Brundtland Raporu'nda, sürdürülebilir kalkınma terimini tanımlayarak insanların bugünkü ihtiyaçlarını karşılayıp gelecek nesillerin ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması vurgulanırken 1992 yılında Rio de Janeiro’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda üye ülkeler tarafından kabul edilen Rio Bildirgesi'ne göre, sürdürülebilir kalkınmanın nihai amacının insanların doğayla uyum içinde sağlıklı ve üretken bir yaşam sürmelerini sağlamak olduğu vurgulanıyor. 


Geçen yıl Dubai’de gerçekleşen Conference of the Parties (COP) 28’de ise sürdürülebilirliğin eyleme dönüşmesinin yalnızca hükümetlerin değil şirketlerin de sorumluluğu olduğu belirtildi. 


Avukatlar, sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleştirilmesinde kritik bir rol oynuyor. Hukuki düzenlemelerin ve standartların oluşturulması, uygulanması ve denetlenmesi süreçlerinde avukatlar, hem danışmanlık hem de temsil hizmetleri sunarak sürdürülebilirlik çabalarına katkıda bulunuyor. Bu nedenle hukuk profesyonellerinin de şirketlerin sürdürülebilir iş hedeflerine ulaşmalarında rehberlik ederek ve hızlandırarak güçlü bir 'iyilik gücü' olabileceği gerçeği göz önünde bulundurulmalı. Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk İklim Özel Başkanlık Elçisi John Kerry, 2021 yılında Amerikan Barolar Birliği’nde yaptığı konuşmada bu durumu şu şekilde dile getiriyor; “ister isteyin ister istemeyin, hepiniz artık iklim avukatısınız. Bu krizin en kötü sonuçlarını önlemek için çok az zamanımız- var ve avukatların bu durumu engelleyip yeni yollar yaratmaları gerekiyor.” İngiltere’de kurulan The Law Society de Nisan 2023’te yayınladığı rehberde hukuk mesleğinin iklim krizini hafifletmede kritik bir rol oynadığını ve hukuk profesyonellerinin lobi faaliyetleri, dava açma ve yasama yoluyla yeşil dönüşümü hızlandırması gerektiğini belirtiyor.


2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi


2015'te kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, 17 evrensel hedef ve 169 amaç belirlemiştir. Bu hedefler, yoksulluğun azaltılması, eşitsizliklerin giderilmesi, iklim eylemi ve sürdürülebilir şehirler gibi geniş bir yelpazede sürdürülebilir kalkınma hedeflerini kapsıyor. 


Bunun yanında sürdürülebilirlik hukuku, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkelerini içeren bir hukuk dalıdır. Bu kapsama, doğal kaynakların korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi, sosyal adaletin sağlanması ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirilmesi gibi hedefler giriyor.


Sürdürülebilirlik ve Hukukun Kesişimi


Sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm kavramları, birçok sektörde olduğu gibi hukuki alanda da önemli bir yer edindi. Avukatlar, sahip oldukları bilgi ve yetki ile çevresel düzenlemelerin uygulanmasında ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılmasında kritik bir rol oynayabiliyor. Avukatların bu hedefler doğrultusunda aktif bir şekilde yer alabileceği durumlar şu şekilde örneklendirilebilir;


  • Avukatlar, müvekkillerine çevresel düzenlemeler konusunda doğru ve etkili danışmanlık sağlayarak yeşil dönüşüme katkıda bulunabilirler. Bu, müvekkillerin faaliyetlerinin çevreye olan olumsuz etkilerini azaltacak stratejiler geliştirmeyi ve çevresel uyum gereksinimlerini anlamalarını sağlamayı içerebilir. Ayrıca, çevre dostu iş uygulamaları ve şeffaf iklimle ilgili beyanlar konusunda da rehberlik edebilirler.

  • Hukukçular, çevre ve iklimle ilgili düzenlemelerin şekillendirilmesinde aktif rol alabilirler. Hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve diğer ilgili gruplarla iş birliği yaparak sürdürülebilir politikaların geliştirilmesine katkıda bulunabilirler. Bu, karbon fiyatlandırması gibi yeni yasal çerçevelerin oluşturulmasını da içeriyor. Avukatlar bunun yanında sürdürülebilir projelerin finansmanı, yeşil tahvil çıkarma gibi alanlarda sözleşmeler hazırlayarak yeşil dönüşüme katkıda bulunabilirler. Sözleşmelere iklimle uyumlu maddeler ekleyerek işletmelerin net sıfır emisyona geçişine yardımcı olabilirler.

  • Çevresel hasar, kirlilik ve düzenlemelerin ihlali gibi konularda aktif rol alarak müvekkillerini temsil edebilir ve iklim davalarına katkı sağlayabilirler. Bu da, şirketlerin çevreye verdikleri zararın hukuki ve finansal sonuçları olabileceği mesajını vererek yeşil dönüşüme katkıda bulunur.

  • Avukatlar ve hukuk firmaları, çevre yasaları ve düzenlemelerinin önemini ve ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) kriterlerinin işletmeler için önemini vurgulayan seminerler, web seminerleri ve diğer etkinlikler düzenleyerek farkındalık yaratabilirler. Ayrıca, hukuk fakülteleri ile iş birliği yaparak öğrencilere iklim krizi ve hukuki etkileri konusunda eğitim verebilirler.


Kaynak Listesi:

1 görüntüleme

תגובות


התגובות הושבתו לפוסט הזה.

Top Stories

bottom of page